İhtiyar adam metro istasyonunun merdivenlerinden yavaşça yukarıya çıkıyordu. Bir yandan da hemen bitişikteki yürüyen merdivenle inen ve çıkanlara bakıp ne kadar gereksiz bir iş yaptıklarını düşünüyordu.
Acelesi olduğu anlaşılan bazı kimseler de normal merdivenden hızla ve bazen birkaç basamağı birden atlayarak iniyor veya çıkıyorlardı.
Yukarıdan büyük bir panikle merdivenleri ikişer üçer çıkan gençlerden biri ihtiyarı geçtikten sonra döndü, birkaç basamak geri çıkarak ihtiyarın önüne geçti. İhtiyar bu sırada merdiven sahanlığına gelmiş, bir anda dönüp önünü kesen genci tam karşısında görünce tebessüm etmişti.
Genç adam bir hayret nidasıyla:
— Sermet Amca!
— Evet yavrum benim. Sen de kimsin?
— Ben Nadir. Hacer’in oğlu Nadir.
— Amman!.. Sen Parçikanlı Hacer’in oğlu musun?
— Evet amca benim işte. Seni burada göreceğim hiç aklıma gelmezdi.
İhtiyar genç delikanlının yüzüne tebessüm etmeyi sürdürerek konuşmasına devam etti.
— Sen en son hatırladığımda ilk mektebe gidiyordum. Küçücük bir şeydin. Şimdi koca adam olmuşsun. Üniversite okudu bitirdi demişlerdi. Şimdi ne yaparsın?
— Bir şeylerin ucundan tutuyoruz işte. Şimdi işim acele biraz, sen ne yapıyorsun Ankara’da?
— Vallaha evladım bir arazi meselem var. Bizim tarlalardan yol geçiyormuş, devlet parasını verip yerine yol yapacakmış. Ben de para değil de yerine toprak versinler diye itirazda bulundum. Onu görüşmeye geldim.
— Nerede kalıyorsun peki?
— Bilmem daha yeni geldim. Nerede kalacağımı düşünmedim.
— İstersen sana bir kalacak yer ayarlayayım. Kaç gün kalacaksın?
— Gelmişken birkaç ziyaret filan da yapacağım. 4-5 gün kalırım herhalde.
— O zaman istersen ben sana ucuz güzel bir otel ayarlayayım olur mu?
— Olur tabii nasıl olacak?
— Şimdi çok acele bir işim var, ondan sonra ayarlayabilirim. Sen bana bir 50 lira ver peşinat olarak verip yerini ayırtayım. Gelir seni buradan alırım. Hem bir şeyler ikram ederim hem de sohbet ederiz.
İhtiyar cebinden 100 lira çıkartıp uzattı.
✧ ✧ ✧
Bir polsi memuru ihtiyarı farkettiğinde ikinci günün akşamıydı.
— Dede ne yapıyorsun burada?
— Bir arkadaşımı bekliyorum. Söz verdi geleceğim dedi ama hala gelmedi.
— Kimi bekliyorsun, adı ne?
— Nadir, bizim köyden Hacerin oğlu Nadir.
— Ne zaman gelecekti?
— Dün burada gördüm onu. Bir işi varmış, işini bitirip gelecekti. Ama hala gelmedi.
— Yani sen dünden beri burada mısın?
— Evet evladım dünden beri onu bekliyorum.
— Gece de mi buradaydın?
— Evet gece burada uyuyakalmışım.
— Dede sen deli misin?
— Bilmiyorum, ama çocuk gelmeliydi. Söz verdi bana, geleceğim dedi. Hacerin oğlu sözünde durur diye düşündüm. Belki unutmuştur ama illa ki hatırlar ve gelir.