Gazetelerin üçüncü sayfaları genellikle adli vakalar, cinayet, gasp ve diğer şiddet olaylarına ayrılmıştır. Son yıllarda üçüncü sayfalarda yer alan olayların faillerinin hatırı sayılır bir kısmı eğitim yaşındaki çocuklardan oluşmakta ve “Okullarda Şiddet ve Önlenmesi” çalışmaları hep eğitim kurumlarının üzerinde durdukları ve çözmeye çalıştıkları bir konu hem de sosyolojik ve psikolojik araştırmalara konu olmaktadır.
Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde zaman zaman görülen ve çocuk yaştaki faillerin silahla rastgele ateş etmeleri sonucu ortaya çıkan cinnet olaylarının benzerleri geçtiğimiz yıllarda ülkemizde de görüldü. Otobüs durağında bekleyen insanlara nişan alıp havalı tüfekle yaralayan çocukları hatırlayacaksınız.
Okullarda çeteler oluşturan ve diğer çocuklara zarar veren, hırsılık yapan ve daha birçok gayrımeşru çaba içine giren çocuklar var gündemimizde.
Nitekim 2009’da göreve başlayan yeni Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu TBMM’de verilen bir soru önergesine cevap verirken son beş yıl içerisinde sekiz bin şiddet olayı yaşandığını da söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, okullardaki şiddetin önlenmesi için “Acil Psiko-sosyal Müdahale Merkezleri” kurduklarını bildirdi.
İl ve ilçelerde Rehberlik Araştırma Merkezleri’nin önemli gündem maddelerinden birisi şiddet olaylarıdır. Ancak ben çözümün hala farklı yerlerde arandığını, sadece şiddete maruz kalan kişilere yardım edilmeye ağırlık verildiğini ama sorunun esas kaynağı ile ilgili ciddi iham olduğunu düşünüyorum.
Eğitim uzun vadede sonuç getiren bir faaliyettir. Toplumsal ölçekte geniş davranış değişiklikleri olabilmesi için çok uzun ve geniş tabana yayılmış çalışmalar yapılması gerekmektedir.
ŞİDDETİN KAYNAĞI
Şiddet, saldırı, cinnet, cinayet, gasp, hırsızlık gibi olayların tamamını “gayrı ahlaki” sınıfına sokabildiğimize göre “Ahlak Eğitimi” ve bu konudaki davranış değişikliği öğrenciler ve topyekün toplum için önemli bir ihtiyaçtır.
Sorumluluğu başkalarına atıp kurtulma kolaylığına girmemeliyiz. Şu anda hapishanelerde yatan insanların kahir ekseriyeti bir veya birkaç öğretmenin sırasından gelip geçti. Toplum genelinde suç oranı artıyorsa bundan 30 yıl 40 yıl önceki eğitim çalışmalarına dikkat çekmek gerekiyor.
Hukuk anlayışını; ben yaptığım her ötülüğün cezasını bu dünyada da öteki dünyada da çekeceğim, kaçamam anlayışını zihinlere kazımakla yerleştirebiliriz. Aynı şekilde yaptığım her iyiliğin de karşılığını alacağıma inanması kişini ahlaki değerleri davranışına yansıtmasına sebep olur.
ŞİDDETİN İFŞASI
Medya yayın organlarının yaşanan cinayet ve şiddet olaylarını bütün detayları ile anlatması büyük bir yanlıştır. Özellikle “Nasıl Yapıldığı?” gibi gereksiz detayların hiç bir süzgeçten geçirilmeden anlatılması veya yazılması yeni olaylara örnek teşkil eder. Karabulut cinayeti hala gündemden düşmemiş canlı bir örnektir. Cinayetin nasıl işlendiği neredeyse simülasyonları yapılarak anlatılıp durdu. Cinayet aleti, hangi saatte yapıldığı, nasıl planlandığı vs. gibi konular çokfazla detaylandırılmamalıdır. Buradaki haber verme özgürlüğü ile “Tüm Ayrıntıları ile Kötülük Rehberi” sunmayı birbirinden ayırmak gerekir.
FİLMLER ve OYUNLAR
Holywood başta olmak üzere film endüstrisinin bir kısmı yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmemekte ve “Korku Filmleri”ni aklın sınırlarını zorlayacak noktalara çıkartmak için büyük çaba harcamaktadırlar.
Sadece cinayet olayları için değil elbette. Film kahramanlarının her zaman hayranları tarafından bir rol model olarak algılandığını unutmamak gerekiyor. iyi örnek de olabilirleri kötü örnek de olabilirler.
Aynı şekidle şiddet içeren bilgisayar oyunları saldırı davranışının normal olaraka lgınlanmasını ve anlaşılmasını sağlamaktadır.
Tüm bu hengame içerisinde biz öğretmenlerin işi zordur. Televizyondan, bilgisayardan olabildiğince fazlaca etkilenen çocuklarımızın davranışlarını istediğimiz noktaya çekebilmek için çok çalışmamız gerekmektedir.
Neler yapabileceğimizi de başka bir yazıya saklayalım.