Kerem mutlu ve başarılı bir muhasebeciydi. İşini seviyordu, çevresinde tanınıyor, seviliyor ve takdir ediliyordu. Aile hayatı da gayet huzurlu ve mutluydu, yaşını yeni tamamlamış bir çocuğu vardı. Ancak birkaç aydır eşi ile sorunlar yaşamaya başlamıştı.
Aslında sorunlar hamilelik döneminde başlamıştı. Eşi her fırsatta eleştiren, sorunları büyüten alıngan bir hale gelmişti. Bunu hamilelik stresine bağlayıp çok fazla üstelememişti o zamanlar. Ama o dönemler geride kalıyor derken hiçbir şey düzelmemiş gittikçe derinleşmeye başlamıştı.
Birkaç aydır sorunlar artık saklanamaz hale gelmişti. O sorunları büyütmeyeyim diyerek geçiştirdikçe hırçınlaştı eşi Zeynep. Çocuktan hırsını alır hale geldi, neredeyse her gün konuşalım diyor ama bir türlü verdiği cevaplar onu tatmin etmiyordu. Her şeyi sorun ediyor, mızmız bir çocuk gibi her davranışın altını deşeliyor, “neden”ler, “niçin”lerle bunaltıyordu Keremi.
Her şeyi de uzun uzadıya açıklamak için vakti yoktu. Bu kadar şüpheci olması, alıngan olması, davranışların altında sebepler araması gerekmez diye düşünüyordu Kerem. İlk başlarda umursamayıp önemsemediği için kendini suçluyordu ama artık çekilmez bir hal almıştı. Tartışmalar tahammül sınırını aşınca profesyonel bir yardım almak üzere psikologa gitmeye karar verdiler.
Önce ikisi ayrı ayrı seanslara devam etti. Psikolog birkaç seans sonra onları birlikte görüşmeye alacağını söylüyordu.
Kerem esas hatasının daha hamilelik döneminde farkettiği sorunları örtmesi olduğunu anlayınca bunu psikologa açtı. Psikolog da ona hak vermişti:
— Doğru bir tesbitte bulunmuşsunuz. Zamanında çözülmeyen ve ertelenen sorunlar büyüyerek tekrar karşınıza çıkar. Sonra o “sorunu örtbas etme” davranışınız kendisi yeni bir sorun olmaya başlar. Bu şekilde kartopu etkisiyle büyüdükçe büyür.
— Ne yapmalıydım sizce?
— İsterseniz kendiniz çözümler düşünün. İki yıl öncesine geri dönelim ve o gün için kendi kendinize tavsiyelerde bulunun.
Kerem önce zihninde biraz tarttı, önüne baktı ve aklına gelen birkaç şeyi sıraladı:
— Eşimi tanıyorum aslında duygusal ve kırılgan birisi olduğunu biliyorum. Onu stresli gördüğümde biraz vakit ayırıp gönlünü almalıydım. İlgi istediği zamanlar olduğunu farkedip onu başka şeylere, örneğin işime tercih ettiğimi hissettirebilirdim.
Hamilelik döneminde daha fazla ilgilenebilirdim. Para verip alışverişe göndermektense beraber alışverişe çıkabilir, hatta çok para harcamaması için sıksam bile birlikte gitmemiz onu daha çok mutlu ederdi sanıyorum. Sık sık ona olan sevgimi sözlerle ve davranışlarla ifade edebilirdim. Çok sevdiğini bildiğim vişneyi onun kendisinin alması değil benim alıp gelmem onu daha çok mutlu ederdi. Arada bir çiçek alabilirdim. Seveceğini düşündüğüm bir elbiseyi vitrinlerde görüp beğenebilir ona sürpriz yapabilirdim. Bu sanırım kendi başına aldığı üç elbiseden daha fazla mutlu ederdi onu.
Annesini, babasını daha sık arayıp onlarla daha iyi diyalog kurabilirdim. Kardşelerinin işleri ile sorunları ile ilgilenebilirdim.
İşyerimle ilgili sorular sorduğunda hep somurtup, “yeter sıkıldım, işimi sorma” diyerek terslediğimi hatırlıyorum. Oysa yaşadığım stresi onunla paylaşabilir, belki bazı konularda fikrini de sorabilirdim.
Doğacak bebeğimiz için daha çok para kazanmam gerektiğini düşünüp daha çok iş bulma peşinde koşmuştum. Oysa bu harcadığım zamanı ona ayırıp, çocuğumuzun geleceği ile ilgili hayalleri birlikte kurabilir, odasını birlikte planlayabilirdik. Belki bu aşamada daha çok paramız olmadığı için bazı şeyleri kısmayı önersem, daha iktisatlı olmamız gerektiğini söylesem bile mutlu ederdim onu.
Bir diğer hatam da hep daha zengin, daha varlıklı kimselere imrendim. Hırsımı her fırsatta belli ettim. Bunun yerine şükretmesini bilsem, onun da benimle birlikte sıkıntılara katlanacağını tahmin ediyorum.
Şimdi aslında hiç sorun yaşamayacak kadar varlıklıyız. Her şeyi onun için ve çocuğumuz için yaptığımı ama nedense memnun edemediğimi düşünüyordum.
Sizinle konuştuktan sonra şunu anladım ki ben böyle düşündüğüm için böyle de hissettiriyorum. Yani bir anlamda “sana her şeyi sağladım, daha niye mutlu olmuyorsun ki” diyecek şekilde tavırlarımla baskı kuruyorum. Oysa o mutluluğu parada, varlıkta, makamda aramıyor; benimle mutlu olmak istiyor. O duygusal birisi, başkalarına hava atmaktansa bana muhtaç olmayı daha çok istiyor.
Ben hatamı anladım, bundan sonrasını çözebilirim sanıyorum. Kadın ruhunu anlamam gerekiyormuş Siz gözümü açtınız. Sağolun doktor bey.
Sonnot: Elbette aile sorunları tekdüze değildir. Birçok farklı sorun vardır ve her birinin çözümü de farklıdır. Kadınların erkeklerden beklentilerini anlamak ve aktarmak istedim.