Dilimiz en temel iletişim aracımızdır. İnsanı diğer mahlukattan ayıran en gelişmiş temel iletişim aracı da diyebiliriz. Dil derken lisanı kastediyoruz ve görüldüğü üzere “dil” kelimesi aynı zamanda bedenimizde, ağzımızın içindeki bir uzvu da ifade ettiği içindir ki buradaki ifade kaymaları anlamı muğlaklaştırabiliyor.
O halde mevzumuzla ilgili doğru seçilmiş kelime “lisan” olmalıdır.
Lisan insanı insan yapan şeydir. Lisan geliştikçe insanın insani tarafı gelişir. Bunun tersini söylemek gerekirse lisan daraldıkça insanın insani tarafı yok olmaya başlar. Söz meclisten dışarı diyerek ve hazirunun affına sığınarak bazı örnekler vermek istiyorum. 2000’li yıllarda Türkiye’de konuşulan Türkçe’de kullanılagelen bazı argo kelimeler insanın hayvanileşen yüzünü çok net ortaya koyabiliyor: Oha falan ve çüş. Bu sesler hayvanlara kullanılan birer ünleme iken daralan lisanla birlikte insanlığımızın nerelere doğru yuvarlandığını gösteriyor. Bu sebeple lisan meselesi önemli bir meseledir.
Her medeniyet güçlü bir lisana sahiptir, sahip olmak zorundadır. Medeniyetler aynı zamanda hakimiyet kurmayı hedefledikleri içindir ki lisan bu hakimiyeti kurmak veya hakimiyet alanını korumakta önemli bir rol oynar. Medeniyet bir sömürge medeniyeti ise lisan da önemli bir sömürge aracı haline gelir. İnsanları kendilerine bağlı ve muhtaç etmek için kendi lisanlarını bozup başka lisanlara mecbur ederler. İkinci lisanı bilmeyenler dışlanır, iş bulamaz. Sömürgeci kendi lisanını salt bir kelime ve gramer olarak öğretmez. Lisanı aynı zamanda bir kültür aktarıcı araç olarak kullanır ve lisan ile birlikte kültürü de öğretir.
Sözkonusu medeniyet bir sömürge değil, hakk medeniyeti ise yine bu etki lisanın her noktasına sirayet eder. Kelimelerin etimolojisi takip edildiğinde büyük incelikler, muazzam derin manalara vakıf olunur. Lisanı oluşturan temel unsur olarak kelimeler bu yüzden ehemmiyetlidir ve yerinde kullanılması mühimdir.
Hak medeniyet olarak satırlarda ve sadrlarda yaşamaya devam eden İslam medeniyetinin ihyasının yolu her bir unsurunun tek tek ele alınarak, ilmek ilmek dokunarak ihya edilmesidir. Lisan meselesi bu dokunacak ilmeklerin en başında yer alır.
Şüphesiz lisan ve kelime üzerine çok şey söylenebilir. Bu yazıda kısaca “kelime”lerin medeniyet içindeki ehemmüyeti ve kelimelerin ihyasının nasıl mümkün olacağını tefekkür etmeye çalışacağız.
Konuşurken hangi kelimeleri seçtiğimiz ifade etmeye çalıştığımız meramın muhatabımızın zihninde nasıl canlanacağını belirler. İyi bir hatip konuşurken cümlelerinde kullanacağı kelimeleri aramaz. Kelimeler, daha o cümleye başlamadan elinin altında toplanmıştır. Kötü bir hatip cümlenin birçok yerinde takılır ve doğru kelimeyi arar. Doğru kelimeyi bulamadığında yanlış da olsa hatırladığı ilk aklına gelen kelimeyi sarf eder. Bu durumda hemen arkasından ne demek istediğini, kast ettiği şeyin aslında ne olduğunu izaha kalkışır. Bunlar kelimelerin kendileri ile ilgili değil, konuşan kişi ile yani kelimeleri kullananla ilgili kusurlardır.
Bir de kelimelerin kendi kusurları vardır. Kelimelerin kusurlarını anlamak için kelimeden anlama giden yolu, kelimelerin unsurlarını görmek lazım.
Kelimelerin bir oluşum yolu vardır. Lisanbilimciler buna etimoloji derler. Kelimenin hangi kökten türediği, zaman içinde nasıl bir değişim geçirdiği ortaya konur. Dahası bu değişimlerin gerekçeleri ve kelime üzerinde bıraktıkları izler vardır.
Kelimelerin bir tınısı, musikisi ve formu vardır. Bu ses ahengini sonradan uydurulmuş ve kabul görmemiş kelimelerde göremeyiz. Başka lisanlardan geçen ve doğru adapte edilmemiş kelimelerde de aynı rahatsız edici cızırtılar kulağı tırmalar. Doğru adapte edilmiş olan bir kelimede ifade ettiği anlama uygun bir tını vardır. İtalyanca’dan Türkçe’ye geçmiş olan “taraça” kelimesi gibi, Farsça’dan aldığımız “canavar” gibi.
Kelimelerin toplumdaki kullanımından kaynaklanan hatıraları vardır. Bazen kısa dönemde çokça kullanılmasından kaynaklanan veya kimi meşhurların sıkça kullandığından halkın diline pelesenk olan ve farklı anlamlarda esprilere konu olan kelimeler vardır. Başparmağını ve işaret parmağını birbirine süreterek “tamamen duygusal sebeplerle” diyen bir kişi buradaki kelimelerin gerçek anlamları ile değil bu ifade kalıbının o işaretle birlikte zihinlerde canlandırdığı hatıraya işaret etmektedirler.
Kelimelerin bir de kültürel karşılığı vardır. Daha çok terkip ifadeler veya deyimlerde ortaya çıkmakla birlikte bazı kelimelere de yüklenen kültürel anlam zenginlikleri vardır. “Diş kirası” bir kültürel ıstılahtır. Artık yerini öğrenci kelimesine kaptıran “talebe” kelimesindeki ince nüans bir kültürelkarşılığı ifade eder. Öğrenmek için talep etmek gerekir. Bu yüzden talebe deriz ve öğrenmeyi kolaylaştırırız.
Peki unutulan kelimeleri nasıl ihya edeceğiz, kısırlaşan lisanımızı nasıl yeniden zenginleştireceğiz?
1- KULLANMAK: Kelimeleri kullanarak yeniden kullanılmasına önayak oluruz. Çoğunluğun kullanmadığı kelimeleri kullanmak, hem de doğru yerinde kullanmak onların ihya edilmesini sağlar. Yazarlar kullanırsa, öğrenene herkes günlük konuşmasında kullanırsa, idareciler kullanırsa, tüccar kullanırsa kelimeler ihya olur. Geniş halk kitleleri üzerinde büyük bir etki bıraktığı ortada olan medya araçlarında (gazetelerde, televizyonlarda) kelimelerin doğru kullanımı çok daha etkili olacaktır.
Günümüzde “yazı”lı metinler aslında çokça okunmaktadır. Belki kitap okuma azalmış olabilir ancak herkes her gün kısa kısa olmakla birlikte sosyal medya denilen mecralarda sayfalarca şey okumaktadır. Buralarda da doğru kelimelerin çokça kullanılması kelimelerin ihyası için büyük ehemmiyet arz ediyor.
2- ÖĞRETMEK: Öğretmenlere büyük görev düşüyor. Öğretmenlerin hem kendi dillerini zenginleştirip kadim medeniyetimizin kelime ve kavramlarını kullanırlarsa gelecek nesillerin lisanının ıslahı daha da kolaylaşacaktır.
3- SEVDİRMEK: Unutulan ve eskiyen kelimeleri açıklamak, neden kullanılması gerektiğini izah etmek ve lisanın önemini ifade etmek yetmeyebilir. Ayrıca sevdirmek de lazım. Hem anne babaların, hem sanatçıların, sporcuların, medyatik yüzlerin doğru kelimeleri seçmeleri onların sevdirilmeleri için elzemdir.
4- ÖDÜLLENDİRMEK: Doğru kelimeleri kullanan, lisanın zenginleşmesi için unutulan kelimeleri ortaya çıkaran yazarların, sanatçıların, hatiplerin ve medya kuruluşlarının ödüllendirilmeleri de kelimelerin ihyası için etkili olacaktır.
Kelimeleri ihya etmek için yazarlara, münevverlere büyük görevler düşmektedir. Burada “münevver” dediğim kimseler aslında yukarıdaki “sanatçı” dediğimiz kimselerdir. Münevver hem sanatçıyı hem aydını ifade eder. Ancak gördüğünüz gibi daha güzel bir sesi ve daha kapsayıcı bir güzelliği var.
Unutulan kelimeleri ihya edeceğim diye eski ağdalı terkipleri arka arkaya sıralamak ve anlaşılması güç metinler ortaya çıkartmak da doğru değildir elbette. Maksat sanatlı ve ağdalı kelimeler sergisi açmak değil, daha güçlü bir anlam ve daha derinlikli ifadeler ortaya çıkartmak olmalıdır. Lisan elbette bir araçtır. amaç doğru anlamı doğru ifadelerle muhataba iletebilmektir.
Münevver olma gayretinde olanlara muvaffakiyetler diliyoruz. Meramımı ifade edebildiysem bahtiyar olurum efendim!