İnsan, değerlidir. Değer gördüğü ölçüde değerli ve üretken olur.
Eskilerin deyimi ile “kıymet bilen toplumlardan kıymeti bilinen insanlar çıkar.”
Uzun zamandır “insan kaynakları” diye bir alan var. Özellikle kurum ve kuruluşların işgücünü, personel işlerini yürüten birimlerine “insan kaynakları” adı verilir. Kamuda bile eskiden “personel işleri” olaraka nılan birimler artık “insan kaynakları” olarak adlandırılmaya ve anılmaya başlandı.
Bunun altında yatan felsefe insanı bir girdi olarak gören, faydalanılacak bir hammade gibi gören anlayıştır. Bir kuruma para girer, mal girer insan girer. Bunların hepsini eşit gören, insanı kaynaklardan bir kısmı olarak gören anlayış.
İşe yarıyorsan değerlisin, işe yaramıyorsan, verimsizsen kapının önüne konursun.
Bütün kainatın insanın emrinde olduğunu düşünen bir medeniyet insana “kaynak”, “girdi” veya “hammade” gözüyle bakmaz. İnsan bir kıymettir. Bendeniz insan kıymetleri demeyi tercih ediyorum.
EĞİTİMDE İNSAN KIYMETLERİ
Özellikle eğitimde insan önemli bir kıymettir. Eğitim öğretmensiz olmaz, olamaz. Kendi kendine kitaplardan, videolardan, teknolojiden bir şeyler öğrenilebilir ama bunun adı eğitim değildir.
Eğitimide kalite artışı insana ve özelde öğretmene verilecek değerle yükselir.
Her öğretmen değerlidir ve bir kıymettir.
Eğitimde öğretmen esastır. Öğrenci temelli eğitim uygulamak bu kıymet anlayışına muhalif değildir. Öğretmen rehber de olsa önemli ve kilit bir rol oynamaktadır. Öğretmen olmadan olmaz.
Önce öğretmeni merkeze koymamız ve bir kıymet olarak görmemiz gerekir. Öğretmeni bir otorite olarak görmekten söz etmiyorum. Yönetimin ve ailenin öğretmeni bir kıymet olarak görmesi çok şey değiştirecektir.