(Bu yazı internet mail gruplarından alıntıdır)
ECHELON, 5 devletin (ABD, Ingiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda)
istihbarat örgütlerinin dünya üzerindeki iletisim sistemlerini denetlemek
için kurdukları ortak projenin kod adidir. ECHELON projesinin temelleri
1947′deki UKUSA anlasmasıyla atılmıs, ve 1971′de hayata geçmesinden günümüze
dek kapsamını ve kullandıgı teknolojileri sürekli genisletmistir.
Liderligini ABD Milli Güvenlik Dairesi NSA’in yaptıgı ECHELON’un bugün
telefon görüsmeleri, emailler, internet baglantilari, uydu haberlesmeleri
gibi akla gelebilecek tüm modern iletisim sistemlerini büyük oranda
denetledigine inanılmaktadır.
ECHELON nasıl çalısır?
ECHELON sisteminin veri toplamak için kullandigi çesitli yollar vardir.
Gelismis anten sistemleriyle uydu haberlesmelerini dinlemek (ki çesitli
raporlara göre bu antenler ABD, Italya, Ingiltere, Türkiye, Yeni Zellanda,
Kanada, Avustralya, Pakistan, Kenya topraklarinda ve muhtemelen diger bazi
ülkelerde de faaliyettedir), yeryüzündeki telefon hatlarini dinlemek,
internet baglantilarini dinlemek (internet aginin anahtar baglanti-router
noktalarinda ECHELON’un veri iletisimini filtreden geçiren sniffer
sistemlerinin bulunduguna inanilmaktadir), kitalararasi iletisim hatlarini
dinlemek (ABD’nin okyanus tabanindaki telefon hatlarini kontrol altinda
tutabilmek için bu kablolara dinleme cihazlari yerlestirdigi bilinmektedir,
bu cihazlardan biri 1982′de kablolarin bakimini yapan bir Fransiz sualti
ekibi tarafindan bulunmustur) gibi çesitli yöntemlerle, dünya üzerindeki
iletisim sistemlerinden geçen veri paketleri ECHELON tarafindan düzenli
olarak toplanmaktadir. Elde edilen bu veriler, DICTIONARY (sözlük) adi
verilen bir filtreleme sisteminden geçirilir. DICTIONARY, dinlenen veriler
içinde ECHELON projesinin 5 ortak devletince belirlenen anahtar kelimeler,
isimler, adresler, vs. gibi bilgileri tarayan bir bilgisayarlar agidir.
Ayiklanan bu “tehlikeli” iletisim unsurlari uzmanlarca incelenmek üzere
takibe alinir.
ECHELON bu kadar güçlüyse neden daha önce duymadım?
ABD hükümeti ECHELON’un varligiyla ilgili tüm iddialari reddetmektedir.
Ama bu yeterli olmamali.
Avustralya ve Yeni Zellanda hükümetleri ECHELON’un varligini kabul
ettiler.
ECHELON hakkinda Avrupa Parlementosu’ndaki ilk rapor 1988′de yayinlandi.
1997′de Steve Wright tarafindan hazirlanan politik kontrol teknolojileri
konulu ikinci bir Avrupa Parlementosu raporu (raporun ingilizce orijinali
http://cryptome.org/echelon-ep.htm ) ECHELON hakkinda daha detayli bilgiler
içeriyordu. Bu rapora göre ABD, Avrupa’daki telefon, faks, ve email
haberlesmelerinin %90′ini ECHELON sistemiyle denetliyordu. Projeye ortak 5
devletin DICTIONARY’ye girdigi anahtar kelimeleri içeren bir veri elde
edildiginde, o anahtari içeren iletisim paketi otomatik olarak istegi yapan
ülkenin istihbarat örgütüne gönderiliyordu. Avrupa Parlementosu’nu rahatsiz
eden nokta, bu sistemin potansiyel terör eylemleriyle ilgili bilgilerin ele
geçirilmesinin yaninda, çesitli ülkelerle ilgili ekonomik istihbaratin da
ele geçirilmesine olanak vermesiydi. Gerçektende, soguk savas dönemi
sirasinda gelistirilen ve askeri bilgileri filtreleyen çesitli elektronik
istihbarat sistemlerinin aksine ECHELON, resmi daireler, sirketler,
organizasyonlar ve bireyler gibi kaynaklari dinlemektedir.
Avrupa Parlementosu bu kaygilarin sonucu olarak kisisel mahremiyetin
korunmasina yönelik bir arastirma komitesi görevlendirdi
(http://www.heise.de/tp/english/inhalt/co/6724/1.html ).
Italyan hükümeti ECHELON’un bilgi toplama yöntemlerinin Italyan kanunlarina
aykiriliginin incelenmesi için bir komisyon kurdu
(http://www.sunday-times.co.uk/news/pages/sti/98/05/31/stifocnws01003.html?9
99).
Danimarka Parlementosu da benzer bir arastirma baslatti.
Ve 1999′da, ABD’deki elektronik mahremiyet örgütü EPIC, ECHELON’un
faaliyetleriyle ilgili olarak ABD hükümetini mahkemeye verdi
(http://www.epic.org/open_gov/foia/nsa_suit_12_99.html ).
ECHELON’un topladigi veriler ne ise yarıyor?
ECHELON’un 1947 UKUSA anlasmasinda karara baglanan temel görevi ulusal
güvenligin korunmasiydi. Projenin bugün de bu amaca hizmet ettigi biliniyor.
Ama bunun yaninda, endüstriyel casusluk, sivil olusumlarin denetlenmesi
(Amnesty International, Greenpeace, vs.), ve kisisel iletisimin kontrol
altinda tutulmasi gibi otoriter amaçlarla da kullanildigi konusunda kanitlar
var. ECHELON türünün tek örnegi degil, Rusya, Fransa, Israil gibi
devletlerin de benzer sistemler kullandigi biliniyor, ama ECHELON
benzerlerinin en gelismisi ve en utanmazi.
Jam ECHELON Day nedir?
İlk kez 1999′da denenen bir sivil eylem olan Jam ECHELON Day, 21 Ekim
2001′de ikinci kez denenecektir. Eylemin mantigi, ayni günde, ECHELON
filtreleme sistemine takilacagi bilinen anahtar kelimeleri içeren mümkün
oldugunca çok email iletisi göndererek, ECHELON sistemini bir günlügüne de
olsa kilitlemektir. 1999′daki denemenin basariya ulasip ulasmadigi
bilinmemektedir. ECHELON’u olusturan bilgisayar sistemlerinin ABD tarafindan
finanse edilen sinirsiza yakin kapasitesi göz önüne alindiginda, böyle bir
eylem girisiminin sembolik kalacagi hemen hemen kesindir. Ama eylemin asil
amaci, insanlari ECHELON hakkinda bilgilendirmek, ve ECHELON’a karsi
tepkisiz kalinmayacagini, projenin sahiplerine göstermektir.
Ben ne yapabilirim?
http://uid0.sk/echelon/mail_en.php
Bu sayfada 21 Ekim’de yollanmak üzere çesitli “tehlikeli” email
iletilerinden birini seçip Jam ECHELON Day’e sizde bir katkida
bulunabilirsiniz.
Dünyanın en büyük dinleme-takip sistemi Echelon için 21 Ekim’de internet
üzerinde bir eylem gerçekleştirilecek. Eylem çerçevesinde Echelon’un filtre
sistemine takılacağı bilinen ‘tehlikeli’ kelimelerin bulunduğu e-mail’ler
milyonlarca kullanıcıya gönderilecek. Böylece Echelon’un filtreleme
sisteminin kilitlenmesi sağlanacak. İlki 1999′da denenen bu sivil eylemde,
bir günlüğüne bile olsa Echelon’u devre dışı bırakmak hedefleniyor.
Bugün ABD’de AB toplulugunun tum uye ulkelerinin her turlu diplomatik
temsilcileri catir catir aleni olarak -gizli bile degil- kanunen
dinlenmektedir. Bu durumda AB Turkiye’ye verdigi gibi sert dille yazilmis
bir notayi ABD’ye vermismidir? ABD’nin AB’deki daimi temsilcisi cagrilip
Viyana Sozlemesi, kisisel ozgurluklerin ihlalini bahane ederek
asagilanmismidir?
Tum bunlar bir yana ECHELON vasitasi ile tum avrupadaki her turlu
haberlesme
dinlenip Avrupa’li sirketlerin ticari sirlari Amerika’li rakiplerine
aktarilirken, AB’den bir kac kem-kum ses disinda ne gibi diplomatik tepkiler
verilmistir, daha dogrusu her hangi bir itiraz edilmismidir, veya itiraz
edebilme cesaretini kendisinde bulabilmismidir?
Ne yazikki Turkiye’de her turlu kavram altust olmustur. Insanlar en
basit gercekleri bile anlamakta zorlaniyorlar. Turk Diplomasi tarihinin en buyuk
skandali ortaya cikmistir. Baska bir ulkenin temsilcisi kollari bir yandan
medyaya ve diger yandanda devlete uzanan gizli bir orgut kurmus, adim adim
ajandasindaki planlari uygularken suc ustu yakalanmistir. Acik acik ne
yaptiklari belli oldugu halde, bu kisiler utanmadan, buyuk bir piskinlikle
kendilerini yakalayanlari suclamakta, hatta dahada ileri gidip diplomatik
yolla Turkiye aleyhine ileri geri cikislar yapmaktadirlar.
İngiliz gazeteci Duncan Campbell resmi olmayan bir toplantıda Alman
Parlementosuna Amerikan Echelon-casusluk sistemi hakkında bilgi verdi.
Campbell, 120 uydu sistemi ile, milyarlarca e-mail, telefon konuşması ve
faksları tarayan Echelon’un yaratacağı tehlikeleri anlattı.
Bu konuşma sonrası de.internet.com Alman Federal Bilişim Ekonomisi,
Telekomünikasyon ve Yeni Medya Kuruluşu (BITKOM) Genel Müdürü Dr. Bernd
Rohleder, ile Echelon konusunda bir röportaj yaptı.
de.internet.com: BITKOM, Echelon nedeniyle, Alman ekonomisinin rekabet
dezavantajı ile karşı karşı olduğunu düşünüyor mu?
Rohleder: Bu sorunuza ancak “genel ekonomik casusluk” anlamında cevap
verebilirim. Şüphesiz bu konudan rahatsızız. Bilidiğiniz gibi, bu konuda
kendisini dizginlemeyen başka Avrupa Ülkeleri de var. Bu açıdan özellikle
ALman Ekonomisi açısından bu tür bir sorun mevcut. Alman ekonomisi yüksek
teknik performansa sahip. Ancak pazarlamada daha az güçlüyüz. Bu da ekonomik
casusluk açısından bizi ideal bir casusluk hedefi haline getiriyor. Pazara
çıkma süresi daha uzun. Bu nedenle de yabancı casusluk servisleri için çok
çekici bir hedefiz.
de.internet.com: Alman şirketleri kendilerini Echelon’un dinlemesinden nasıl
koruyabilirler?
Rohleder: Kendilerini korumaları mümkün. Ancak standart bir proses yok.
steganografi gibi teknolojiler mümkün. En meşhur örnek; Mona Lisa’nin imaj
dosyası. Kirpiklerinin arasında encrypted bir mesaj gizlenmişti.
Amerikalılar farkedemediler. Yine de tüm mekanizmalara rağmen, kendilerini
korumak isteyenlere özgü standart bir e-mail steganografi programı yok.
de.internet.com: Alman ekonomisinin ne kadarı, bilgilerini gizlemek için bu
steganografi sistemi ile birlikte PGP encryption kullanıyor?
Rohleder: Maalesef, sistemin standartlaşmamasının tek bir nedeni yok.
Şirketler, Bugüne kadar Alman ekonomisi kendisini kormadı. Şirketlerde ve
devlet binalarında dışarıdan sızmalara karşı bir güvenlik bölümü yok.
Ekrandaki yazı ve mektupları, uzak mesafelerden okumak mümkün. Almanya’da bu
tür tehditlere karşı hassaslık henüz gelişmedi.
de.internet.com: Amerika’da encryption ürünleri satan tüm firmalar gizli
servislerle ilişkide olmak zorunda. Aksi takdirde pazarda çalışmalarına izin
verilmez. Bu tür ürünler kendi donanım ve yazılımlarını geliştrimeyen ve
Amerikalı olmayan firmalar tarafından güvenlik sağlamak için kullanılabilir
mi?
Rohleder: Alman güvenlik teknoloji sağlayıcıları dünya çapında firmalar. Ama
ABD’ye ihracat yaparken çok sıkı kısıtlamalar var. Amerika orijinli
teknolojiye ihtiyacımız yok. Ancak, ABD orijinli standart programların içine
“gömülü güvenlik – embedded security” konusu var. Yapmak zorunda olduğumuz
şey, ABD ürünleri içine Alman menşeli güvenlik teknolojilerini koymak.
de.internet.com: Yani Alman şirketleri yabancı gizli servisleri tolere etmek
zorunda mı ? Bu kadar güçsüzler mi?
Rohleder: Güçsüzler demek istemedim. Kendilerini koruyabilirler ama çok
pahalıya mal oluyor. Tabi doğal olarak casusluk sisteminin yabancı
şirketlere açık olması beklenemez değil mi?
de.internet.com: ABD dost ülke kapsamında görülerek, Echelon sistemi
Bavyera’nın Bad Aibling Şehrinde yer alıyor. Bu nasıl olabilir?
Rohleder: Öncelikle, e-maillerin Bad Aİbling ya da başka bir yerden scan
edilmesi neyi değiştirir? Soru şöyle olmalıydı “Bir ülkenin ulusal güvenliği
nasıl tanımlanabilir?” Ulusal güvenlik ABD tarafından küresel tanımlandı.
Almanya’nın tanımı farklı. ABD tek bir ülke ama dünyadaki tüm problemlere ve
tabi Alman endüstrisinin sorunlarına da karışabiliyor. Ancak bu Amerikan
olmayan endüstrinin zarar görmesine neden oluyor.
de.internet.com: BITKOM, Echelon ile ilgili ne yapıyor? Yoğun bir lobby
çalışması var mı?
Rohleder: Doğal olarak Alman Hükümetinin Bakanlıklarındaki yetkililerle
birlikte çalışıyoruz. Yani bu çalışmanın bir parçası Hükümet. Bu konuda
söylenecek bir şey yok. İkinci olarak üyelerimizi aydınlatıyoruz. Bu tür
sorulara karşı bir haberleşme sistemimiz var. Bu dışarıya açılmayan kendi
içimizde bir bilgilenme sistemi olarak yürüyor.
‘Global bir network sistemi olarak tanımlanan ‘ECHELON’,
telefonların yanısıra teleks, faks ve internette ‘hedef sözcükleri’
tarayabiliyor. Milyonlarca mesaj arasında aranan sözcüklerin kullanıldığı
elektronik mesajları tesbit ediyor. ECHELON sözlüğünde bulunan hedef
sözcükleri tarayan bilgisayarlar, aynı anda gelen mesajları sıraya koyarak
taramayı sürdürebiliyor.” (8) Entegre olarak NSA koordinasyonunda birbirine
bağlanan bilgisayarlar, ajansın her bir kategori için belirlediği 10-50
arasında anahtar sözcüğü tarıyor. Bunlar arasında kişi, örgüt ülke isimleri
konu başlıkları ve ayrıca, ilgilenilen kişi veya kurumların bilinen teleks,
faks numaraları ve internet adresleri de yer alabiliyor.
Elektronik tarama faaliyetlerinin engellenmemesi için ABD, kendi
ülkesinde şifreleme tekniklerini denetim altına almış, bu tür ürünlerin ülke
dışına çıkarılmasını ve kendine rağmen geliştirilmesini yasaklamıştır. Çünkü
bu teknikler yapılan iletişim istihbaratını engellemektedir. Ancak her ne
kadar ABD bunları denetim altına almaya çalışsa bile emperyalist güçler
arası çelişkiler nedeniyle şifreleme tekniklerinin gelişimini
engelleyememektedir. Zira hiç bir tekel, kendi çıkar amaçlı faaliyetlerinin
bir başka tekel tarafından öğrenilmesini istememekte bunun içinde elektronik
haberleşmesini gizli-şifreli yapmaktadır. Kısaca ABD tüm arzusuna rağmen bu
alanda da giderek denetimi yitirmektedir denilebilir.
Yine Haftalık Fransız Le Nouvel Observatuer dergisinde yeralan bir
habere göre CIA, Amerika’nın 50 uydusu ve 20 kadar da gizli üssünden
yararlanarak dünya genelinde geniş bir istihbarat çalışması yürütüyor.
CIA’nin 100 bin ajanı sadece telefon dinliyor ve teşkilat bu iş için 16
milyar dolar harcıyor. Emperyalizmin özellikle Küba’nın yanıbaşındaki
Quantanamo Adası’nda, Avrupa, Avustralya, Çin ve Kuzey Kore’nin burnunun
dibindeki Güney Kore’de bulunan üsleriyle sosyalist ülkelere, devrimci
mücadelenin geliştiği ya da gelişme zemininin çok güçlü olduğu yeni-sömürge
ülkelere karşı istihbarat faaliyeti olduğu ortaya çıkmıştır.
CIA’nın örgütlediği, yetiştirdiği yeni-sömürge ülkelerin işbirlikçi
istihbarat teşkilatlarının da bilim ve teknolojinin tüm olanaklarını
kullanarak benzer faaliyetleri devrimci örgütlere karşı yürüttükleri sır
değildir. Örneğin MİT, 1990′da Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’ndan (NSA)
her biri 10 ayrı faksı kontrol edebilen 50′den fazla “Faks İzleme Cihazı”
almıştır. Mehmet AĞAR’ın açıklamalarına göre 20 bin telefon aynı anda
dinlenebilmektedir. Ve ANAP milletvekili Eyüp AŞIK’ın açıklamalarına göre
sadece Mehmet AĞAR’ın isteğiyle dinlenen telefon sayısı 2700′e ulaşmıştır.
Yine CIA’nın işbirlikçi ülkelerin gizli servisleri aracılığıyla,
dünyanın birçok bölgesinde sabotaj, suikast, adam kaçırma, provokasyonlar,
komplolar ve hatta darbeler tezgahlamak gibi birçok operasyonu
gerçekleştirebilecek ajan-muhbir-işbirlikçi örgütlenmeleri oluşturduğu,
hatta Amerikan Senatosu’nun bütçeden ayırdığı paralarla kontra örgütler
yarattığı, çeşitli örgütleri satın alarak işbirlikçi hale getirdiği vb.
artık tüm dünyanın bildiği gerçeklerdir. Örneğin, 1996 Eylül’ünde SADDAM ve
BARZANİ’nin Kuzey Irak’a girmesiyle birlikte CIA’nın bölgede profesyonel
ajanları da dahil 2500 işbirlikçi ajanı olduğu açığa çıkmıştır. Maalesef
“herşeye kadir” görülen CIA her nasılsa operasyonu önceden haber alamamış ve
2500 ajanı SADDAM’ın eline geçmiştir!..
BASINDAN SEÇMELER :
Echelon Japonya’ya karşı
ABD tarafından yönetilen uluslararası casusluk ağı Echelon’un gizli
faaliyetlerine dair yeni bilgiler ortaya çıkarıldı. Japon Mainichi
gazetesinde yayınlanan manşet haberine göre Echelon, 20 yıldır
Okyanusya’daki Japon elçilik ve konsolosluklarının iletişimini dinliyor. Bu
bilgi, ABD’nin “Asya’daki stratejik müttefiki” Japonya ile ilişkilerini
gerginleştirebilecek nitelikte. Mainichi gazetesi, casusluk skandalı ile
ilgili bilgileri, Echelon ağını dünya kamuoyuna tanıtan Yeni Zelandalı
Gazeteci Nicky Hager’den edindi. Hager, gazeteye yaptığı açıklamada, 20
yıldır süren elçilik ve konsolosluk dinleme faaliyetinin temel amacının
“ticari” olduğunu vurguladı. Bu açıklama, ABD’nin Japon şirketlerinin ticari
sırlarını elde ederek, uluslararası pazarlarda avantaj sağladığını
gösteriyor.
UYDUYLA RÜŞVET TAKİBİ
Amerika, casus uydu sistemi Echelon sayesinde elde ettiği en gizli rüşvet
skandallarını bir raporla açıkladı. Rapora göre uluslararası şirketler
hükümetlere milyarca dolar yedirdi
Çok eleştirilen Echelon casus uydu sistemi bu kez uluslararası ticarette
dönen rüşvet dolaplarını ortaya çıkardı. ABD öncülüğünde İngiltere,Yeni
Zelanda, Avustralya ve Kanada istihbarat servislerinin birlikte yarattığı
Echelon sistemi, dünyanın her yerindeki e-posta, telefon ve faks gibi her
türlü iletişimi dinleyip kaydedebiliyor. Varlığı 1999 yılında Avrupa
Birliği’nin gizli bir raporuyla ortaya çıkarılan Echelon, sanayi
casusluğunda kullanıldığı gerekçesiyle Avrupa ülkeleri tarafından sert bir
dille eleştiriliyordu. Fakat bu defa Echelon’un geniş bilgi ağına rüşvet
skandalları takıldı.
AVRUPA ÇOK TEDİRGİN
Masum görünen ve rüşvetle mücadele olarak değerlendirilebilecek bu
faaliyetler Avrupa ülkelerinin tepkisini çekiyor. Bu ülkeler, ABD’nin
müttefiklerinin ticari faaliyetleri hakkında topladıkları bilgileri Amerikan
şirketlerine verdiğini ve bu sayede Amerikan şirketlerinin haksız kazançlar
elde ettiklerini iddia ediyor. Avrupa Parlamentosu Amerikan casusluk
faaliyetlerini kınayan bir bildiri yayınladı. Bildiride şu ifadelere yer
verildi: “Amerikan istihbarat örgütleri sadece genel ekonomik göstergeleri
değil, her konudaki ayrıntılı iletişimleri de dinliyorlar. Bu casusluk
yolsuzlukla mücadele yerine Amerikan şirketlerine çıkar sağlama amaçlı
olarak kullanılma riskini de taşıyor.”
BU DÜPEDÜZ CASUSLUK
Amerikan yetkilileri ise bu iddiaları yalanlıyor. Fakat 1994 yılında CIA’nın
Amerikan Senatosu İstihbarat Komitesi’ne gönderdiği bir mektup,
Avrupalılar’ın korkularında haklı olduğunu gösteriyor. Mektuba göre
istihbarat örgütleri sadece rüşveti değil, Amerikan şirketlerinin
uluslararası ihalelerde rekabet etmelerini engelleyebilecek bilgileri de
takip ediyor.