Takdir karşısında acziyetimizi en derin şekilde hissettiğimiz elim helikopter kazasında darı bekaya irtihal eden Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına Allahtan rahmet, geride kalan sevenlerine sabr-ı cemil dilerim.
Böyle anlarda sükut şerha şerha yaralar yürekleri. Detaylıca incelenmesi ve soruşturulması gereken bu helikopter kazasından dolayı ilk akla gelen iki gündür telaffuz edilen sorular hep çaresizlik kokuyor.
Öncelikle sorulması gereken sorulardan birisi böyle bir havada helikopterin uçuşuna ve rotasına kim karar verdi ve nasıl uçtu? Helikopterin rotası üzerindeki hava durumu bilinmiyor muydu? Risk yok muydu?
Helikopterler izinle ve bir merci tarafından takip edilerek uçmazlar mı? Radarlar hava hareketleirni nasıl takip ederler? Sinyali kesilen bir hava aracının tam nerede sinyalinin kesildiği kayıt altına alınmaz mı? Bu durumda hava sahamızın bu kadar savunmasız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bu gibi sorular iki gündür zihinlerde dolaşıp durdu. ancak hepsinin üstünde kabul edilmesi gereken bir gerçek var. Doğal şartlar diye tabir edilen hava iklim ve coğrafi şartlar çoğu zaman teknolojiyi anlamsız hale getirmektedir.
Cep telefonu ile yer tesbiti yapılmaya çalışılması (böyle mi yapıldı bilmiyoruz ama, basına yansıyan doğruysa) çok iptidai bir yöntemdir. Cep telefonları yer tesbiti için icad edilmemiş ve böyle bir fonksiyonları yoktur. Ancak baz istasyonları ile sık sık haberleşen bu cihazlar uzaktan yer tesbiti için de kullnaılabilir. Cep telefonları birkaç baz istasyonunu birden görüyorsa cihaz en güçlü sinyal aldığı istasyon ile haberleşir. Bu şekilde birkaç istasyon ile haberleştiği durumlarda sinyallerin kesişme noktası belirlenerek koordinat belirlenebiliyor. Bu esas amaç olmazsa da sekonder bir fonksiyon olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla kırsal bölgede etkili olabilecek bir yöntem değildir.
Uydu ile her yerin görülebildiğini düşünüyoruz ama sis ve bulutlar devreye girdiğinde uyduların da fonksiyonlarının büyük ölçüde yitirdiği bilinmektedir.
Askeri birtakım techizat ile daha hızlı kurtarma yapılabilir miydi bilemiyorum.
İki gündür gündemimizi meşgul eden bütün bu teknik detaylardan şöye bir sonuç çıkardım. Zor şartlarda teknoloji iflas diyor. Bu yüzden arama kurtarma ekipleri en yeni teknolojilerle birlikte en eski teknolojileri de kullanırlar. İzciler hiçbir teknoloji kulanmadan çözümler üretmek üzere kabiliyet geliştimişlerdir. Doğal ortamlarda doğal imkanlarla hayatta kalma sanatı olarak da tanımlanır izcilik.
Teknolojiye iyice mahkum olduğumuz, bilgisayarımız olmadan kendimizi cahil zannettiğimiz, cep telefonumuzun pili bitince kaybolduğumuz bu modern çağda bazı kabiliyetlerimizi gün be gün kaybediyoruz galiba.
Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına gelince;
Mekanı cennet olsun, bu kıymetli liderin derin devlet ile temas eden biri olduğu zaman zaman satıraalrına yansıdı. Çok kimsenin bilmediği bazı bilgiler vardı da (son bir yılda yaşadığı bir dizi kazaya bakarsak) suikaste kurban mı gitti?
Birileri dürüst ve ilkeli duruşundan rahatsız oldu da ortadan kaldırmak mı istedi?
Bütün bu sorular komplo teorileri olarak uzun uzun irdelenebilir, araştırmacılar tarafından incelenmelidir. Emperyalizm ikide bir kabuk değiştirse de her zaman güç gösterisi hevesinde olduğu ve her fırsatta kudretini göstermek isteyeceğini, yanıltmayı (dezenformasyonu) bilinçli bilinçsiz yaptığını da hiçbir zaman unutmamak gerekir.