Dün akşam Ankara Altındağ Belediyesinin düzenlediği “Altındağ’da Uluslararası Şiir Akşamı 2″ programında idik. Altındağ Belediyesi ve Yazarlar Birliği’nin katkıları ile düzenlenen program gerçekten doyurucu idi.
Programa katılan şairlerin hepsi de kendi şiirlerinden okudular ve bize müstesna vakitler yaşattılar. Kosova’dan, Azerbeycan’dan ve Irak’tan şairlerin de olması akşama uluslararası nitelik kazandırdı.
Bütün güzelliğine rağmen programa ara verildikten sonra ikinci bölümde salondaki seyircilerin büyük çoğunluğunun gitmiş olması bence üzüntü vericiydi. Acaba duyurulan programda şiir fasıllarının iki bölümde olduğu ahlde sunucunun insiyatifi ile şiirlerin hepsinin tek celsede okunup bitirilmesi miydi herkesi kaçıran? Yoksa şiir sevenler program sonunda icra edilen Türk Sanat Musikisi konserine mi ilgisiz kaldılar tam kesitermedim. Program süresinin çok uzun olması etkili olmuş olabilir.
Şiir fasıllarının birine İmrul Kays adı, diğerine Mehmet Akif’in adı verilmiş. Ankara’da kalmış ve Ankara için büyük anlam ifade eden Mehmet Akif Ersoy’u anladım. Fakat İmrul Kays’ın Ankara ile ilgisini ilk defa duydum. Rivayete göre (D.Mehmet Doğan anlattılar) İmrul Kays, İslamiyet öncesi arapların “Muallaka-i Seba” dedikleri 7 önemli şairin birincisi. Babası ile olan husumetinden ve birtakım siyası entrikalardan sonra Bizansa sığınıyor. İstanbulda sarayda ağırlandıktan sonra bir cübbe verilerek geri gönderiliyor. Meğer bu cübbe özel bir zehir ile zehirlenmiş. Terledikçe zehirini bırakan ve deri yoluyla kişiye etki eden enteresan bir tuzak imiş. Nihayet İmrul Kays yolculuk boyunca giydiği bu zehirli cübbenin etkisi ile Ankara dolaylarında ölmüş.
Mehmet Akif Ersoy için Ankara’nın, taceddin dergahının ehemmiyeti malum. ankara’nın manevi mimarı sayılan Hacı Bayram-ı Veli’nin de az da olsa şair olan bir tarafının varlığı ayrıca herkesi memnun etti. Meğer Ankara’nın bilmediğimiz şiirler, şarilerle ilgili hatıraları varmış.
Programa katılan ve şiirlerini okuyan şarilerden kısaca söz etmek istiyorum.
Mehmet Aycı
Erdem Bayazıt
Zeynel Beksaç (Kosova)
Vakıf Behmenli (Azerbaycan)
Rıdvan Canım
Celal Fedai
Recep Garip
Nurullah Genç
Turan Koç
Cahit Koytak
Mehmet Atilla Maraş
Ali K. Metin
Mustafa Özçelik
Fevzi Ekrem Terzi (Kerkük – Parlemento iyesi olan Terzi izin alamadığı için katılamadı)
Ali Ural
Zihnimde özellikle etki bırakanlar ise; Rıdvan Canım’ın “Ya Kosova bende olaydı / Ya ben Kosova’da olmayaydım”, Turan Koç’un “ser önümüze bilgeliğini / acı vermeyen ölüm”, Kerkük adına şiir okuyan Şemseddin Bey’in “o yan kara / bu yan ak, oy Ankara / Türkmenlerin sesini duy Ankara” şeklindeki bozlak tarzındaki çığlığı idi. Özellikle bu Türkmen çığlığı en büyük alkışı topladı.