Amerikan kültürünün bir yansıması olarak son zamanlarda NLP adı verilen bir furya çıktı ortaya. Kimimiz merak eder, kimimiz de imrenerek bakar bu sihirbaz ve mahir kimselere. Zira bu kimseler ünvan olarak “NLP Trainer”, “NLP Practitioner” gibi pek afilli tanımlar kullanırlar.
Bu zat-ı muhteremlerin mesleğini biraz kendi kültürümüze uyarlamak isteyen bazı kimseler ise “Kişisel Gelişim Uzmanı” demekle yetinirler kendilerine.
“Kişisel Gelişim” meselesine sonra yeniden dönmek üzere bir mim koyalım ve gelelim NLP’den anladığımıza.
Bir konuda sadece malumat sahibi olarak yorum yapmak elbette çiğlik olur diye NLP’nin ne olduğunu uzmanlarından bir miktar öğrendim. Bazı kitaplar okudum, para vererek alınan bazı eğitimlerine katıldım.
NLP (Nöro Linguistik Programing) kavramının kısaltması olup, insan beyninin aynen bir bilgisayar gibi programlanarak öğrendiği, istendiğinde bu programların değiştirilebileceği ve geliştirilebileceği tezi üzerine kurulmuş.

Model Alarak Taklit
İnsanlar birçok davranışını birbirilerinden örnek alarak olgunlaştırırlar. Annemiz ve babamızın davranışlarının benzerlerini biz de yaparız. Sevdiğimiz insanlar gibi davranmaya çalışırız. İşte buna model alma demişler ve “Bir kişi yapabiliyorsa herkes yapabilir” genelgeçer kuralı haline getirmişler. Bu sözün güçlü motive edici etkisi ile insanları etkilemeye çalışıyorlar.

İnancın Gücü
Bilgilerimin çoğunun temelinde inanç yatmaktadır. Buradaki “inanç” kavramını “dini inanç” anlamında değil, inandığımız tüm gerçekler şeklinde izah edebiliriz. Ateşin yaktığına inanırız, suyun buharlaştığına, dünyanın döndüğüne, matematik teoremlerinin aksi ispatlanıncaya kadar doğru olduğuna inanırız. Ne zaman ki birisi çıkıp bizi başka bir gerçeğe ikna ederse veya fiilne gösterirse bu sefer inancımızı değiştirir bu yeni bilgiye inanırız. İşte nelepeciler bu gerçekten hareketle inasnların inannçları üzerinde etkili olabilecek sözler söylüyor ve etkilemeye çalışıyorlar.

Hikayelerin Gücü
Bir şeyi hikaye olarak anlatmanın çok etkili olduğu aşikardır. Batı edebiyatının bir ürünü olan roman da hikayedir, yıllarca doğu edebiyatının bel kemiği olan masallar, darb-ı meseller ve hikayeler de aynı formda eserlerdir. Mevlananın eserleri, Sadi’nin eserleri hikaye ve masallardan oluşmaktadır. Ama hepsi çok derin manalar ve “MESAJLAR” içermektedir.
Nelepeciler bu hikayelerin gücünden çokça faydalanmaya bakıyorlar.

İkna Etmenin Gücü
Hitbet sanatının özünde ikna etmek yatmaktadır. Siyaset bilimi ikna etmekten çokça yararlanır. İdeolojiler, dinler, örgütler ikna gücünden mutlaka faydalanmak isterler. İkna etmenin sonu da aslında inancı değiştirmektir. Nelepeciler bu gerçeği de alıp kullanmaktadırlar.

Hipnozun Gücü
Hipnoz öteden beri varolagelmiş; kimi zaman tıbbi gerekçelerle kullanılan bir alternatif metod kimi zaman sihirbaz ve illüstratörlerin kullandığı bir hokuspokus malzemesi olmuş. Şimdi nelepeciler bu hipnozu da kullanmaktadırlar.

Teknik, İlle De Teknik
Bür de bütün bunları kendilerince anlamlandırdıkları isimler vererek (hele de bu isimlerin ingilizcelerini kullanmak yok mu) teknik diye adlandırır, ve her cümlelerinin arkasından yanındakilere “filanca tekniği” kullandığını, çaktırmadan bilinçaltına hitap ettiğini gözüne soka soka belirtmezler mi?

Bütünun bunları biraraya getirince, birkaç ilginç hikaye anlatınca, “hipnotik dil” denilen azıcık “gaipten ses” süsü verilmiş tonda konuşunca insanlar üzerinde gerçekten de etkili ve etkileyici konuşmalar yapmaktadırlar.
Ben çıkıp yukarıda sözünü ettiğim “amerikan kültürü”nden yola çıkarak aslında bu nelepenin de bir yahudi oyunu olduğunu filan söyleyemem.
Ama birçok bilinen gerçeğin ve yıllardır kullanılan eğitim metodunun yeni ve farklı isimler koymak suretiyle yeniden “PAKETLENİP” büyük paralarla satılmasının kapitalist kültürün bir ürünü olduğunu da görebiliyorum.
Hele ülkemizde bu işe fazlasıyla kendini kaptıran bazı saf insanlarımızın tasavvuftan çalınan veya budizmden apartılan bazı unsurlara bakarak aslında nelepenin tasavvufta da kullanıldığını söylemeleri beni yaralıyor. Bu çarpık bakış açıları sonucu neye hizmet ettiklerini de göremeyebiliyorlar.
Nelepeyi biraz biraz öğrendikçe yıllarboyu eleştirdikleri, dalga geçtikleri bazı siyasi adamların aslında çok ciddi eğitimleri aldıklarını ve ‘TEKNİK’leri çok iyi kullandıklarını ağızları açık anlatıp duruyorlar.
Eline cancanlı bir oyuncak geçen çocuğun bıkmadan usanmadan oynaması gibi öğrendikleri bu “Paketleme Teknikleri”nin bütün hayatlarının amacı haline geldiğini de görmüyorlar.
Hayatın bir “şov” olmadığını, aslında bir oyun olduğunu görüyorlar mı bilinmez. Peki bu nelepe seminerlerini, şovlarını seyredenler faydalanıyorlar mı? Etkilendikleri muhakkak. Ama faydalandıkları konusunda şüpelerim var. Bu “herşey mümkün” ana mantığı ile ve kişinin gücünü, imkanlarını bilmeden ve dikkate almadan “yapabilirsin” telkinleri bir süre sonra yan etkiler göstermeye başlıyor. “Uzman” arkadaşın bütün telkinlerine rağmen karşıdaki istediğini yapamayınca gelsin hayal kırıklıkları. Bunları söyleyince de cevap hazırdır: “Tekniği doğru uygulamamıştır.”

Recommended Posts

Genel GÜNCEL

Tükeniyor mu, tüketiyor muyuz?

Tabiatta hemen her şey bir mücadele içindedir. Hayatta kalabilenler bu mücadelede kendi ihtiyacı olan imkan ve şartları sağlayanlardır. Bitkiler çevre şartları, diğer bitkilerin etkileri ve hayvanların saldırılarından kurtulabildikleri ölçüde hayatta kalıp gelişir. Hayvanlar da benzer şekildedir. Güvenliğini sağlayan, beslenebilen, iklim şartları karşısında […]

sosyal buhran
Genel

Sosyal Buhran (mı?)

Haber kaynaklarına baktıkça canımız sıkılıyor, dehşete düşüyoruz, tüylerimiz diken diken oluyor. Masum çocukların ölümü günlerce, aylarca meşgul ediyor bizi. Gencecik çocukların cinnet halinde işledikleri cinayetler kabusumuz oluyor. Cinayetler, tecavüzler, savaşlar, insanın insana reva gördüğü nice şenaatler. Ne oluyoruz, neden bu hale geldik […]