İsrail’in Gazze’ye olan saldırılarını oturduğum yerden(!) takip ederken Mehmet Akif’in şu mısraları geldi aklıma. Yukarıdaki dokundurmam umarım size de dokunmuştur. Bilmem siz birşeyler yaptınız mı kendi çağınızda?
Mehmet Akif diyor ki “Hakkın Sesleri”nde;
“Geçenler varsa İslam’ın şu çiğnenmiş diyarından;
Şu yüzbinlerce yurdun, kanlı zairsiz mezarından;
Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzarından.”
Bu şiir Mehmet Akif Ersoy tarafından 1913 yılında yazılmış.
Şimdi 2008 yılının sonundayız. Filistin’de yaşanan olayların görüntüleri üzerine okuyun bu şiiri baştan sona da bakın bakalım 95 yılda ne tür gelişmeler yaşanmış. Bizim halimizde ne gibi değişiklikler olmuş, insanlığın medeniyet seviyesinde ne gibi değişiklikler olmuş? Yoksa yerinde mi saymışız, hatta gerilemiş miyiz?
Hiçbir şey söylemeye gerek yok. Akifin şiirini aynen aşağıya yazıyorum. Okuyun ama lütfen “günümüz Tükçesi” diye sızlanmayın. Nihayetinde 95 yıl önce yazılmış bir şiir bu. Hiçbir yoruma gerek yok.
Geçenler varsa İslam’ın şu çiğnenmiş diyarından;
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zairsiz mezarından;
Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzarından
Bu matem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubarından
Huruş etmekte, son ümmidinin son inkisarından?
Evet, son inkisarından ki yoktur cebrin imkanı:
Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nazanı!
Nasıl, ey yolcu, bin lanet gelip ezmez ki vicdanı
Dudaklar, çak çak olmuş, içerken zehr-i husranı,
Uzaktan baktı -koşmak nerde!- milyonlarca yaranı
Bu ıssız aşiyanlar bir zaman candan muazzezdi!
Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi!
Bu kurbağalar seken vadide ceylanlar koşup gezdi!
Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handan gölgeler sezdi!
Bütün maziyi bir tufan, fakat hep boğdu, hep ezdi
Vefasız yurd! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?
Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziya yok mu?
İlahi, kimsesizlikten bunaldım, aşina yok mu?
Vatansız, hümansız bir garibim Mülteca yok mu?
Bütün yokluk mu her yer? Bari bir “Yok!” der seda yokmu?
Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım!
Ne yapıp ye’simi kahreyliyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan
Yatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!
Bu ne hicran-ı müebbed, bu ne hüsran-ı mübin
Ezilir ruh-u sema, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Bereden rengi reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler!
Kimbilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!
“Medeniyet” denilen vahşete lanetler eder,
Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş, kanı donmuş, nice binlerle beden!
Nice başlar, nice kollar ki cuda cisminden!
Beşiğinden alınıp parçalanan mahlukat!
Sonra, namusuna kurban edilen bunca hayat!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz valideler!
Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmakBütün enkaaz-ı beşer!
Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!
işte bunlar o felaket-zedelerdir ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!
Müslümanlıkları biçarelerin öyle büyük
Bir cinayet ki: cezalar ona nisbetle küçük!
Ey, bu toprakta birer na’ş-ı perişan bırakıp
Yükselen mevkib-i ervah! Sakın arza bakıp
Sanmayın: şevk-ı şehadetle coşan bir kan var
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: belki biraz duygu gelir arımıza!
Tükürün cephe-i lakaydına Şarkın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!
Tükürün Ehl-i Salibin o hayasız yüzüne!
Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!
Hele i’lanı zamanında şu mel’un harbin,
“Bize efkar-ı umumiyyesi lazım Garbın;
O da Allah’ı bırakmakla olur” herzesini
Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!
Yine hicran ile çılgınlığım üstümde bugün
Bana vahdet gibi bir yar-ı müsaid lazım!
Artık, ey yolcu bırak Ben, yalnız ağlıyayım!