Özlemini çekiyorum.
Ah bir kar yağsa diyorum. Kar yağsa da her taraf bembeyaz bir örtüye bürünse. Üşüsek, paltolarımıza bürünsek. Ama öyle çok da soğuk olmasa. Garip guraba, sokakta yaşayanlar, odun kömür tedarikini hala yapamamış olanlar da var bu dünyada.
Ah bir kar yağsa.
Bembeyaz bir örtü gibi kararan kalplerimizin üzerine örtülse. Gizlemek için değil belki renkleri belli etmek için yağsa.
Ah bir kar yağsa.
Girift ve çarpık ilişkilerin üzerine, duygusuz insanların üzerine, anlamsız çekişmelerin üzerine, çıkarcı ruhların ta derinliklerine işlese soğuğu.
Beyazla tanışmam ne zaman oldu? Annemin sütü müydü, beşiğimin çarşafı mıydı yoksa annemin başına örttüğü beyaz yaşmağı mıydı ilk gördüğüm beyaz.
Kağıtla tanıştım okula başlayınca. Beyaz kağıtla. Ama o bembeyaz sayfayı kara kalemimle karaladım, kirlettim.
Kırlarda beyaz papatyaları keşfettim sonra. Ama o papatyaları elime alıp kopartınca kuruyup karardıklarını gördüm hayretle.
Hayatımıza giren her beyazı kirlettik. Kar yağınca da üzerine basıp kirletiyoruz.
Beyaz sütler bozuldu. Beyaz undan yapılan ekmekler bozuldu. Katkılarla, genleri ile oynanarak bozuldu. Tavuk etine beyaz et dediler, sonra onun da genleri ile oynanarak bozulduğunu gördük.
Şimdi bir kar yağmasının özlemini çekiyoruz. Kirlenen ilişkileri, bozulan gıdaları, altüst olan doğal dengeyi, ikiyüzlü davranışları, çıkarcılığa kayan dostlukları, zarar gören adalet anlayışını, yok olan adalet anlayışını düzeltmek için bize bir beyaz sayfa sunabilir mi diye. Bembeyaz bir dünyada kirletmemek endişesiyle ayakkabılarımızı çıkartıp yalınayak yürüme hayali ile bekliyoruz kar yağmasını.
Oysa ayaklarımızın üşüyeceğini, donma tehlikesi olduğunu bildiğimiz için bunun bir hayalden öteye gitmediğini biliyoruz.
Kar yağsa her tarafı bembeyaz bir örtü ile kaplasa da biz kirletmekten vazgeçmedikçe bu gidişi durduramayız.