Droidler nasıl programlandıysa o şekilde davranıyorlar, kendilerine verilen görevi mükemmel bir şekilde ifa etmek için düzenli ve programlı bir hayat sürüyorlar.
Bundan 60 belki 70 yıl önce telefon santrallerinin yerine sadece sesleri ile bizi yönlendiren robotlar ortaya çıktığında bugün geleceğimiz noktayı farketmemiştik. Ben o zaman da karşı çıkanlardan idim. Aptalca bizi saatlerce telefon başında oyalayıp bilet almak için 2’ye, bilgi almak için 3’e diyerek sinir krizleri geçirmemize sebep oluyorlardı. Sonra bu sesler akıllanıp bizim söylediklerimizi de anlayıp cevap vermeye başlayınca büyük bir sorunu çözdük zannetti teknoloji tutkunları. Evet bu büyük bir gelişme idi. Makinelerle aynen bir insan gibi iletişim kuracaktık. Biz konuşacaktık, onlar dinleyecek ve ihtiyacımız olan hizmeti sunacaklardı. Fakat bizi bekleyen tehlikenin farkında değildik. Makineler insana benzemeye çalıştıkça insanlar da makinelere benzemeye başlamışlardı.
Oysa biz o zaman da insanın insan olarak kalması gerektiğini savunuyorduk, bugün de insani özelliklerini kaybeden kitlelerden şikayetçiyiz.
Monoton bir hayatı olan, kendisi için çizilen çizgilerin dışına çıkmayan, bir robot gibi görevini yerine getiren, ay sonu performans puanını arttırmak, hedeflerini yükseltmek için sürekli bir çaba içerisinde olan insanlar topluluğu var çevremde. Şimdi bu tartışmaları yapabileceğimiz, sıkılmadan dinleyen kimse de kalmadı. Hemen sıkılıp, sözün bir yerinde kesip kaçıyorlar.
Adalet ve hakkaniyet için çabalayan ve savunan kimse kalmadı.
Adaletin olabilmesi için vicdanlarda bir adalet duygusunun olması lazım. “Bu benim hakkım” diyen kişi farkında olmadan “başkasının hakkı değil” demiş oluyor. Yani bir başkasının hakkının farkında. İşte bu başkasının hakkının farkında olmayı bilinçli hale getirdiği zaman, “bu benim hakkım” dediği anda “başkasının da hakkı olabilir mi?” sorusu da aklına gelir. Hemen çevresine bakıp hak sahibi kimse var mı diye aranır. Bu bilinçte insanları çoğaltmadığımız sürece “adalet”ten söz edemeyiz.
Başvuruda bulunmayan, hakkını aramayan kimseye bile hakkını teslim edecek bir sistem maalesef yok. Her şey başvurular, bilgilendirmeler, ihbarlar, şikayetler ve talepler örgüsü şeklinde tasarlanmış. Ve bütün bunları karmaşık ağlar, cihazlar, kameralar, takiplerle öyle bir hale getirdiler ki sistemin dışında kalan insanlar sanki yokmuş, hak sahibi değilmiş gibi davranılıyor.