Öğretmen deyince zihninizde neler canlanıyor?
“Hoca camide” azarlaması ile öğretmen ve hocayı birbirinden uzaklaştırma gayretindeki laik anlayış öğretmeni küçük ve dar kalıplara hapsettiğinden beridir zihinlerdeki öğretmen kalıbı sıradan ve kısır. Öğretmen merkezli eğitimi anlatmadan önce tarihten bir anekdot aktarmak istiyorum.
Tarihimizde Nizamiye Medreseleri’nin yeri inkar edilemez öneme sahiptir. Bu arada bilmeyenler için hatırlatalım, medrese dediğimiz şey dönemin en büyük eğitim kurumu, bir nevi üniversiteleridir. Sadece arapça öğretilen dini eğitim kurumları değildir. Tefsir, Fıkıh, Kelam gibi dini ilimlerin yanısıra Tıp, Mühendislik, Astronomi ilimlerinin okutulduğu yerlerdir medreseler. Nizamiye Medrelerini kuran Nizamülmülk İslam eğitim tarihine büyük katkıları olan bir devlet adamıdır.
Büyük alim Gazali’nin başmüderrisi (rektörü) olduğu Bağdattaki medresinin kuruluşu manidardır. Nizamülmülk diyor ki:
“Üstadım, burada size bir medrese inşa etsek, siz de ilim adamı yetiştirseniz burada.”
Yani önce bir medrese inşa edip ondan sonra buraya kimi görevlendireceğiz, en iyi hocaları bulup buraya atayalım demiyor. Önce hocayı buluyor. Hocaya seni şuraya atayalım, filanca yere git de demiyor. Hoca yerinde sabit, “sana bir medrese inşa edelim” diyor.
Günümüzdeki devlet adamlarının “eğitim”den anladığı ilk şeyin “öğretmen ataması” olduğunu düşünürsek farkı görürüz.
İster öğretmen deyin, ister hoca deyin. İşin merkezine, temeline öğretmeni/hocayı koymadan sağlıklı bir eğitim sistemi kurulması hayal olur. Eğitimdeki sorunların hangisinin temeline inerseniz öğretmenle karşılaşırsınız.
Öğretmenlerin yeterince yetiştirilememiş olması…
Öğretmenlerin yeterince değer görmemesi…
Öğretmenlerin sahip olduğu imkanlar…
Bu listeyi uzatır gidersiniz.
Eğer eğitim politikaların en başında okul inşa etme, şu kadar derslik yapma varsa yanlış yerden başlıyoruz.
Öğretmeni önemseyelim diyenlerimiz bile “öğretmen ataması”ndan işe başlıyorlar. Böylece öğretmenler de sürekli filanca yere atanmak, şuraya yerleşmek, şöyle bir göreve gelmek derdindeler.
Öğretmen merkezli eğitimde öğretmen/hoca kendi bilgisini, ilmini arttırmaktan başka bir şey düşünmez. Öğrencinin öğretmeni seçmesi sözkonusudur. Öğrenci öğretmenin ayağına gider. Öğrenci de toplumun diğer bireyleri de öğretmene/hocaya değer verir.
Öğretmen başka bir şeyle değil sahip olduğu bilgiyle değer kazanır.
Çok iyi öğretmen dediğimiz kimse bilge tavrı, engin bilgisi ve muhteşem kişiliği ile ön plandadır. “Ben dersimi anlatır çıkarım, sonrası beni ilgilendirmez.” kolaycılığı yoktur bu öğretmenlerde.
Eğitimde ilerlemek için böyle öğretmenlere, konusunda “alim” olma vasfına sahip öğretmen/hocalara ihtiyacımız var. Hem de her alanda.